Samsun’a doğru…
Samsun’dan Anadolu’ya dalga dalga yayılan “Bağımsızlık Meşalesi”; İstanbul’da bulunan İngiliz işgalci güçlerin, Karadeniz havalisinde bulunan ve isyan eden Rum ve Ermeni çetelerine arka çıkmak amacıyla, hükümete yaptığı uyarı üzerine, Padişah Vahdettin’in verdiği emirle, olayları bastırmak amacıyla Anadolu’ya, ordu komutanı yetkisiyle 9. Ordu
Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa tarafından yakıldı.

Kemal Paşa, kendisine tahsis edilen Bandırma isimli köhne bir vapurla 19
Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış ve bu olay, Türk tarihinin en önemli kilometre
taşlarından biri olmuştu.

            

           O tarihî günden başlayarak 1927 yılına kadar yaşananları, verilen bağımsızlık mücadelesini, Mustafa Kemal (Atatürk) bizzat kendisi kaleme almış ve “NUTUK” adlı eserini, yine kendisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, 15-20
Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da toplanan ikinci kurultayında okumuştur.

      O karanlık günleri şöyle tarif etmektedir:

     Türk Yurdunun Genel Durumu:

      Bu açıklamadan sonra genel durumu, daha dar bir çerçeve içine alarak, çabucak ve kolayca, hep birlikte gözden geçirelim:

      Düşman devletler, Osmanlı Devleti’ne ve ülkesine maddi ve manevi bakımdan saldırmışlar; yok etmeye ve paylaşmaya kararvermişler.

       Padişah ve halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde başsız  kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri bekliyor.

      Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve sezebildikleri etkilere göre kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyorlar…

      Ordu, adı var, kendi yok bir durumda. Komutanlar ve subaylar, genel savaşın bunca sıkıntı ve güçlükleriyle yorgun yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumunun kıyısında kafaları, çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta…

      İşte ATAMIZ o günleri böyle tarif ediyor. En ilginç olanı da o günlerdeki düşünceleri için İstanbul’daki bazı dostları ona deli değil “bu adam zır deli” diyorlar. Evet, etrafında olanların hiç birinin inanmadığı, bu kutsal davaya inanan çılgın lider sonunda başarıyor… Ve Türk milleti bu muhteşem mücadeleyi 100 yıl sonra coşkuyla kutluyor. Ne mutlu bize.

     İlhan KÜÇÜKBİÇMEN

NOT: Dilerseniz FACEBOOK sayfama “kısa Mesaj” atarak duygu ve düşüncenizi iletebilirsiniz.