10 Temmuz 2015’te ebediyete uğurladığımız, spastik özürlü yaklaşık 50 yıllık arkadaşım, İngilizce hocası Yavuz AKAL’ın yaşanmış ibretlik, hazin yaşam öyküsüne kısaca değinmek istiyorum:

Tanıştığımızda her ikimiz de aynı yaşlarda, İstanbul-Fatih-Karagümrük Ortaokulu’na giden çocuklardık. Bizi bir araya getiren neden ise; babamın, 1961 yı­lında Yavuz’ların sokağında bir bakkal dükkânını devralıp işletmeye başlamasıydı. Yavuz, spastik engelli bir çocuktu. Ben de onun gibi hem okula gidiyor hem de boş vakitlerimde dükkânda çalışıp babama yardım ediyordum.

1963 yılında askerî okulu kazandım ve İzmir’e gittim.  İstanbul’a tatil için geldiğim zamanlar Yavuz’u daima babamın yanında bulurdum. İngilizce öğrenmeye ve öğ­retmeye ağırlık vermiş, ilkokul beşe ve orta bire giden çocuklara, evlerinde İngilizce ders veriyor diye babam söylemişti. Semtimizde belki 500 e yakın genç Yavuz Hoca’nın öğrencisi olmuştu.

Seneler sonra 1969 yılında, ben İstanbul’a tayin olduğumda, Yavuz artık dört dörtlük İngilizce hocası olmuş, aynı sokakta bir daire kiralayıp, kendine bir der­shane açmıştı. Bir gün onu dershanesinde ders verirken izlemiş, konsantrasyonuna hayran olmuştum. Son derece otoriter ve ciddi idi.

Yavuz Hoca, spastik engelli olmasına rağmen, yaşamı boyunca hep tek başına yaşadı, çalıştı ve geçimini kendi sağladı. Devletten asla yardım ummadı. İngilizce ders kitapları yazdı.  Mahallede hemen herkes tarafından sevilir, takdir edilirdi. Gerçek bir sosyalist idi. Görüşlerini asla saklamaz, doğru bildiği ve  inandığı şeyleri, beğensin, beğenmesin insanın yüzüne direk söy­lerdi.

Yaklaşık 12 yıl kadar önce Yavuz Hoca’yı, eşimle birlikte İstanbul’a gittiği­mizde görmüştük. Bana, “ya İlhan boynumda ağrı var gittikçe de artıyor, doktorla konuştum ameliyat olmam gerekiyormuş, yakında olacağım herhâlde” demişti.. Ben de “inşallah iyi olur hocam” dedimiştim.

Aradan galiba bir yıl kadar geçmişti, İstanbul’dan bir haber aldım, adeta yıkıldım. Yavuz Hoca’nın ameliyatı ne yazık ki kötü sonuçlanmış ve Hocam baştan aşağı felç olmuş, yatağa düşmüş.

İstanbul’a her gittiğimde onu ziyaret eder, dertleşirdik ama çok ümitsizdi. “Ötenazi”nin yani yaşamını sonlandırmanın yollarını arıyordu. Şöyle demişti:

-İlhan, kendi evimde kalıyorum, bir bakıcım var ama neye yarar. Düşünebiliyor musun?Yatakta bakıcım nasıl bırakırsa öyle yatıyorum. Sağıma, soluma bile dönemiyorum. Yüzüme sinek konsa kovamıyorum. Bakıcım kolları arasına aldığı zayıf vücudumu tekerlekli sandalyeye oturtup tuvalete taşıyor. İdrar torbam zaten hep yanımda. Üç öğün ağzıma yemek veriyor. Yani çekilmez, iğrenç bir hayat benimkisi. Seninle telefonda görüşürken bile bakıcı telefonu açıp kulağıma dayıyor… İşte böyle, demişti 8 yılını yatağına bağlı geçiren bahtsız arkadaşım.

Nihayet 10 Temmuz 2015 günü hocam çok arzuladığı ölümüne kavuştu. Işıklar içinde uyu bilge insan Yavuz Akal…

Tüm spastik ve ALS engellilerini saygıyla anıyorum.

İlhan Küçükbiçmen