Diyanet Türkiye’yi bölüyor

Sabahattin Önkibar yazdı

Doğrudur PKK bölücü zira milleti etnik temelde ayrıştırıyor.

Peki toplumu inanç ekseninde lime lime etmek aynı şey değil midir?

Öyle ise Diyanet’in bu yaptıklarını nasıl okumalı ve yorumlamalı?

Atatürk gibi Türk Milletinin kahir ekseriyetinin kahramanı olan tarihsel bir figürü sürekli olarak sessizce protesto etmek söyleyin açık bir ayırımcılık değil midir?

Ki o Atatürk, münevver imam yetişsin diye Diyanet İşleri Başkanlığı kurandır aynı zamanda.

Bırakın tarihsel ve kurumsal vefayı, bu yapılan ülkenin birliği ve dirliğini sabote etmek olmuyor mu?

Maalesef Türkiye’de yönetenlerin nezdinde İslam artık inanç değil ideolojidir.

Evet din epeydir ülkemizde seçmeni konsolidasyon aracıdır.

Ve heyhat Diyanet bu siyasallaşma ve konsolidasyonda baş aktördür.

Öyle olmasa devletimizin kuruluş yıldönümü ile kurucusu yad edilip bir Fatiha çok görülmezdi.

Milleti, Cumhuriyeti -Atatürk’ü sevenler sevmeyenler- diye karşı karşıya getirip hasımlaştırmak milli değerlere savaş açmaktır ki, bu ülkemiz adına açık bir milli güvenlik sorunudur.

Ali Erbaş yönetimindeki Diyanet, yeni bir din yaratma peşinde olan FETÖ ve İslamcı mafya çeteleri olan cemaatlerle zerre mücadele etmezken, bütün enerji ve mesaisini Atatürk ile Cumhuriyet karşıtlığına kanalize ediyor.

Hayır hiç kimse Diyanet’in bu duruş ve tavrını Saray’dan bağımsız görmemelidir.

UÇAN KUŞLARA BİLE KORKU SALAN SARAY ONAY VERMESE…”

Uçan kuşlara bile korku salan Saray onay vermese, Ali Erbaş yönetimindeki Diyanet Atatürk ile Cumhuriyeti yok sayamazdı.

Maalesef İslam siyasal araç yapıldığı ve diyanet gibi kurumlar böyle savrulduğu için gençlerimiz kitleler halinde deist yani dinsiz oluyor.

Söyleyin bunun adı güya İslam diye diye Müslümanlığı katletmek değil midir?

Onun içindir ki biz sürekli olarak İslam’ı İslamcılardan kurtarmak en büyük ibadet diyoruz…

Sabahattin Önkibar

Odatv.com

 

Yorum:

Yukaridaki yazıyı içim yanarak okudum ve Sn. Sabahattin Önkibar’a yerden göğe kadar hak verdim.

Tüm dünya gelişmiş ülkelerinin ve içinde yaşadıkları toplumlarının ortak bir paydada buluştuklarını gördüm. O da ülkelerinin kurucu liderlerine olan “sahiplenme ve minnet duyma” olgularıdır. Kısa bir örnekleme yapacak olursak: ABD’nin Başkan Washington’a, Fransızların Gn. Charles De Gaulle, Almanlar’ın Bismark’a, Azerilerin Haydar Aliev’e, Rusların Petro’ya, Stalin’e, Lenin’e, Çinlilerin Mao’ya ve Kazakların Nur Sultan Nazarbayev’e gibi…

Burada bir öz eleştiri yapma ihtiyacını hissediyorum. Biz Türkler’in bir bölümü, acaba kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü neden kabullenemiyoruz? Türkiye Cumhuriyeti’ni adeta yoktan var eden, bu dünyaca da takdir görmüş eşsiz dehayı neden benimseyemiyoruz?

Gerçekten kendimizi, bu konuda tek başına kaldığımız bir anda sorgulamamız ve buna mantıklı cevaplar bulmamız gerekiyor. Acaba yeterince tarih bilincine sahipmiyiz? Acaba Yakın geçmişte, yırtık elbiseler, çarık yerine bezden yapılmış ayakkabılar, aç bilaç, yeterli silah ve cephaneden yoksun atalarımızı derleyip, toparlayan başta Yunan olmak üzere, İngiliz, Fransız ve İtalyan tüm emperyalist güçleri bu kutsal topraklardan, Anadolu’muzdan, Rumeli’mizden kovalayan bizi özgürlüğümüze kavuşturan ulu önderimizi acaba neden yeterince araştırıp incelemiyor ve gözünü karanlığa dikmiş din adamı kılığına girmiş, yobazlardan medet umuyoruz?

Bence herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu Olsun.

İlhan Küçükbiçmen