“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım yasam küçükleri korumak,
büyükleri saymaktır. Yurdumu milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
1950 li yıllarda ilkokul ve ortaokul öğrencisi iken, aklımda yanlış kalmadıysa her pazartesi sabahı okulun bahçesine sıralar halinde dizildiğimizde bu andı veya bizim değimimizle “Türk’üm, doğruyum” u dizlerimiz heyecandan titreyerek var gücümüzle bağırarak söylerdik. Daha sonra 1997 yılında bu dizelerin içine “Atatürk” ile ilgili bir ilave yapılmış. İyi ki yapılmış.
Dikkat edilecek olursa içinde doğruluğa, çalışmaya, korumaya ve saygıya dair harika öğütler vardır. Ayrıca geri kalmışlığımız yazgısını değiştirmeye yönelik başarılı olmaya özendirici kelimeler ve sonunda da çağlar boyu Osmanlı aristokrasisi tarafından hor görülen, aşağılanan “Türk” kelimesine can pahasına sahiplenilmesi hedefi mevcuttur.
Bu dizeler genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 10ncu kuruluş yıldönümünde yani 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından kaleme alınmıştır. O yıllarda amaç Türk’lük şemsiyesi altında tüm Türkiye vatandaşlarını duygudaş kılmaktı. Türk kelimesi asla ırkçı bir üstünlük olarak değerlendirilmiyordu. Hedef Türk kelimesinin topluma birleştirici bir çimento görevi yapmasıydı.
Tabii yadsınamayacak diğer bir gerçek ise; yüzyılları içeren köklü Selçuklu ve Osmanlı geçmişini sırtlanan, ayrıca İstiklal Harbini zaferle noktalayan Türk halkının, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yeni kurulmuş olan genç Türkiye Cumhuriyeti’nde haklı olarak bir “Türk” kurucu kimliği olmalıydı ve öyle de oldu.
Öğrenci andı 2013 yılında, o zamanki AKP hükümetinin başında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, üzeri kapalı “ırkçı!” çağrışım oluşturuyor, Türk Kürt ayrımcılığına neden oluyor ve PKK da bunun kaldırılmasını istiyor gerekçeleriyle Milli Eğitim Bakanlığının bir bildirisiyle kaldırıldı. Günümüze değin yani 5 yıl okunmadı. Ta ki Danıştay’ın, andın kaldırılmasını iptal kararına kadar. Tabii başta AKP’li Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm AKP kurmayları Danıştay’ı hukuksuz, kanun tanımaz suçlamalarıyla bombardımana tuttular.
Öğrenci andında AKP’nin çok gizli iki siyasi sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. İlki: AKP politika olarak, onların değişiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı 29 Ekim 1923 tarihine kadar yaptıklarıyla destekler. Ama o tarihten sonraki Atatürk dönemini ve yapılan “Atatürk Devrimleri” ni asla beğenmez ve daima gerçeği yansıtmayan bahaneler bularak tenkitler yapar. İkincisi ise: Öğrenci andı, dikkat edilecek olursa hiç inanç odaklı, dini bir söylem barındırmaz. Kanımca AKP önce bu andı kaldırıp sonra da yerine dini motiflerle bezenmiş, kendi siyasi yapısına uygun benzeri bir öğrenci duası düşünüyordu. Şimdilik kısmet olmadı gibi.
Burada birkaç görüşümü sunmak istiyorum: Yukarıda açıkça belirttiğim gibi öğrenci andının tekrar okullarda okutulmasına çok sevindim.
Belki yapılacak küçük bir değişiklik, ülkemizde yaşayan başta nüfusu yaklaşık 15 milyona yaklaşan Kürt’ler olmak üzere, diğer Rum, Ermeni, Yahudi, Arap vs. vatandaşlarımızı daha da mutlu kılabilir diye düşünüyorum.
Ben Makedonya-Üsküp’ten küçük yaşta Türkiye’ye göç etmiş bir babanın oğluyum. Bir ironi yapmak istiyorum. Şayet ben Balkanlarda yaşayan bir Müslüman-Türk azınlık olsaydım ve okulda “Romen’im…, Bulgar’ım… veya Yunan’ım diye başlayan bir andı okur muydum? Ne ben ne de siz eminim böyle bir andı asla okumazdınız.
Öğrenci And’ımızda küçük değişiklik acaba şöyle olabilir mi?
“Doğruyum, çalışkanım yasam küçükleri korumak, büyükleri saymaktır. Yurdumu milletimi özümden çok sevmek, ülküm yükselmek ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk; açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğim. Güzel vatanım Türkiye’me bağlı kalacağıma and içerim.”
Eminin yapılacak bu küçücük değişiklik, bugün itibariyle nüfusu 81 milyonu bulan ülkemiz vatandaşları için, (Eli kanlı ayrılıkçı, terörist PKK örgütünün kimyasını bozan) tartışılamaz bir birliktelik oluşturacaktır.
İlhan Küçükbiçmen
a.