Duayen gazeteci Melih AŞIK MİLLİYET’teki “AÇIK PENCERE” adlı köşesinde 18Ekim 2018 tarihli yazısında aşağıdaki konulara değinmiş. Dikkatimi çekti okurlarımla paylaşayım dedim. İlki:
“ÖĞRENCİLER ÂLEMİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ODTÜ mezuniyet töreninde ‘Tayyipler Âlemi’ diye karikatürlü pankart açtıkları için gözaltına alınan ve bir ay hapis yatan öğrencileri Beştepe’de çaya davet etti. Onlarla sohbet etti.
Bir devlet gençlerini olur olmaz cezalandırmak, ezmek, susturmak yerine onlarla diyalog kurar, onlara baba gibi davranır.
Diyor ama Sn. Cumhurbaşkanı, öğrencilerin açtıkları pankart nedeniyle bir yıl hapiste yatmalarına sebep olan davayı açmış. Yani pek de “baba” gibi davranmışa benzemiyor.
Cumhurbaşkanı’nın daveti bu açıdan çok olumlu bir girişimdi.
Cumhurbaşkanı açtığı davadan da vazgeçti.
Jestler güzel… Bu jestler örnek olur mu?
Jest mi yoksa yapılması gereken mi? Tam karar veremedim.
Bugün hapishanelerde Adalet Bakanlığı rakamlarına göre 70 bin tutuklu ve hükümlü öğrenci var. Tutuklanan öğrenciler önce okuldan uzaklaştırma alıyor. Hüküm giyince disiplin cezası alarak okuldan atılıyorlar. Aileleri, çektikleri üzüntü bir yana ziyaretler için maddi külfete katlanmak zorunda kalıyor. Bu kimi tweet attığı, kimi okulda öğrenci kavgasına karıştığı, kimi demokratik gösterilerde yer aldığı için tutuklu. Cumhurbaşkanı ODTÜ öğrencilerine yaptığı jestle diğer öğrencilerin durumunu da hatırlatmış oldu.
Aynen katılıyorum. Sn Cumhurbaşkanı diğer öğrencilere de hapishaneden okula gitmesi için bir şeyler yapmalı
Onlar da kuşkusuz affedici bir tavır bekliyor…
Çok sözü edilen af eğer öğrenciler için çıkarsa eminiz sağduyulu hiç kimse bundan rahatsız olmayacaktır…
Urfa’dan manzara…
Kadim dostumuz, meslektaşımız Şahin Tekgündüz yazıyor:
“İki gündür Urfa’da idim. Bu iki günde iki ayrı Urfa yaşadım. Birinci gün, Urfa Arkeoloji Müzesi, Göbekli Tepe, Harran Ovası, Harran kazı alanı, Harran konik evler, yani tarihte kalan Urfa… İkinci günümde eski Urfa şehrini keşfetmek ve gazete bulabilmek için en az dört saat taban teptim ve tam bir düş kırıklığı yaşadım. O devasa TOKİ ve müteahhit blokları arasında kaldırımları ve alanları lebalep dolduran insan kalabalığı, gazete sorduğumda boş gözlerle bakan gençler… ‘Nerede kitabevi bulabilirim?’ soruma pişkin pişkin sırıtarak ‘N’apacaksın kitabı abi?’ cevabı veren genç… Ve büyük bir turistik otelde gazete istediğimde tek bir gazetenin adını vermesi… Ve daha neler neler…”
Yazıyı okuyunca içim yandı. Aslında bana göre Sn. Şahin Tekgündüz sadece Urfa’nın değil neredeyse tüm Anadolu şehirlerinin yarasına parmak basmış. Eğitimden, gazeteden, bilgiden yani çağdaş dünyadan gittikçe kopan bir nesil yetişiyor. “Beka” meselesi dediğimiz tam da budur…
İlhan Küçükbiçmen